7 Kasım 2013 Perşembe

Susmak

Uzun uzun susmayı yazayım diyorum; kelimelerimin sesi olmasın, kimseye dokunnmasın. Kimse kendine bir pay çıkarmasın. Hece hece, kelime kelime boğazlayayım istiyorum insanın suratına bağıran cümleleri. Bazen insan konuşmaktan çok susmak istiyor ünlem içinde. En çok da o zaman bağırıyor aslında; seçtiği abuk subuk üzüntülere birbirinden güzel kılıflar hazırlıyor. Senin ya da benim ya da onun geninden gelen üzüntüyü özlüyor. Mutluluk bazı insana acı, acı bazı insana mutluluk veriyor. İşte böyle boktan tezatlarımız var güzel kardeşim. Neden olduğunu bilmediğimiz tezat kesat saçmalıklar. Ve sen ve ben ve o bu saçmalıklar içinde anlamlı davranmaya çalışıyoruz. Ne kadar çalışırsak o kadar alttan alıyor o kadar kalıyoruz. Mevsim seçiyoruz üzülmek için, renklere anlam yüklüyoruz. Ne olduğundan bihaber siyaha sen üzüntüsün git burdan diyoruz. Adından karamsarlık diye kelimeler uyduruyoruz. Halbuki ben gündüzleri yani hava aydınlıkken de böyle olabilirim ki oluyorum da. Bazen yazmak geliyor, iki satır konuşalım giderim diyor ve durmadan konuşup uyutmuyor insanı. Ama bu kesinlikle beyazın suçu değil. 

Ne dediğimi bilmediğim ki bir o kadar umursamadığım bir yazı işte. Kim ne düşünür kim ne anlar açıkçası bilmiyorum. Babamın gitmeden önce yeraltına, söylediği güzel sözler vardı. Onlardan biri aklıma kazındı; Ne olursan ol, mutlu ol. Senden önemlisi yok. Sen yoksan hiçbir şey yok. Acı yok, mutluluk yok, yokoğlu yok. O yüzden bu yazıyı toparlamaya da hiç gerek yok. Sağlık ve afiyete..

Hiç yorum yok: