İnsan; kanlı canlı, soluk alan, seven, nefret eden insan..
İnsanın kendini tanıyıp “ha lan bak ben de insanmışım neden
benden olana zulmedeyim?” diye düşünebildiğinde hayat yaşanılır olacak. İnsan sadece yaşamak için
yaşamaya karar verdiğinde mutlu, ve mutsuzluk vermeyen olacak. Başkalarının da
insan olduğunu bildiği zaman. Evet biliyorum cümlelerde çok fazla “insan” var
ama kafanda insanın anlamını dağıtmak için değil sadece toplamak için. Zira bugünlerde
(sanırım birçok yüzyıldır) insan olduğumuzu unuttuk, unutturuldu. Kendimizi
olduğu kadar karşı tarafı da unuttuk.
Bir toprak kavgasıdır gidiyor dünyanın her yerinde ki tek
göz odada bile yaşayabiliyorken yapıyor bunu. Ve bunu kaybetmemek için
öldürüyor insan olanı ve seviniyor vermediği için toprağını. Kendi insan ölen
insan ama hamuru olan toprağı daha çok seviyor. Ve ölümü o sevdiği toprağa
gömüyor. İnsan sevdiği şeye ölümü yakıştıramazken; o, içine gömüyor kötü olan
ölümü.
Benim içim kırık dökük artık boşuna ölen genç insanlar
yüzünden. Evet boş yere bana kötü kötü bakan kardeşim. O çok sevdiğin toprağın
üstünde kaç canın hayalleri, umutları, özlemleri var. Ha ama sen vermedik diye
gerineceksin diye ölsün o. O önemli değil sen sonra kahrolsun diye haykırırsın
nasılsa. Bunu anlamak bu kadar zor olmamalı: Toprak, üzerinde insan yaşadığı
zaman anlamlıdır değerlidir.
Bugün de dediğim gibi Barış’ı savaşla getiremezsin hiçbir coğrafyaya
sadece karşılıklı nefret oluşturursun insanlar arasında. Ve kendinden olana
küfrettirirsin. Gel yıllardır yaptığından vazgeç de bir de barışı dene. Bu
sözler herkes için geçerlidir tek taraflı anlayanın içinde kasıt ararım.
Topraktan önce insanı sevin be abi. Milliyet diye bir şey yoktur bunu sokun
kafanıza artık sadece insan vardır. Her coğrafyada sadece insan yaşar sadece
dilleri farklı konuşur. Efendi gibi barış içinde yaşamana bak..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder