20 Ekim 2011 Perşembe

The Big Lebowski

(FUCK kelimesi ile harmanlanmış bir başyapıt) 

But sometimes there's a man,

Sometimes...There's a man..

 
Bu filmi anlatmak için nerden başlamak gerekir aslında tam da emin değilim dostlar. Ama bir yerden başlamak gerek. Bazen bir adam vardır ona kahraman da demek mümkün ama bu adam kahraman diye onun serseri olması önünde bir engel yoktur. Çünkü her kahraman slip don giyip doğru vatandaş olmak zorunda değildir. O kahramanlardan biridir işte “Jeffrey Lebowski”; yani slip don giymeyenlerden. Aslında onun kahramanlığı, “bu dünyada sadece yaşamak için bulunanlar” için önem teşkil eder. Geri kalanlar için ise; yani amacı bu dünyada kat çıkmak, daha fazla para kazanmak, daha fazla prestij elde etmek için bulunanların kahramanı falan değildir. Aksine boş gezenin kalfalığını yapmaktır.
Jeffrey kendisine “Dude” denilmesinden hoşlanır. Çünkü onun için ismin de pek bir önemi yoktur. Passivist bir adamdır Dude. İşsizlik maaşıyla geçinen ve bowling oynamaktan hoşlanan biridir. Rutin onun hayatından zevk almasını sağlar. Çok fazla değişiklikten hoşlanmaz. Değer verdiği iki şey vardır; biri halısı, diğeri ise White Russian’dır.
Filmin diğer kahramanı ise Walter’dır. Walter Vietnam’da savaşmış ve savaşın travmasını atlatamamış aşırı milliyetçi bir gazidir. Dude’un en yakın arkadaşı ve onun başının belasıdır. Çok fazla hata da yapsa izleyen herkes filmin sonunda Walter’ı sever. Çünkü o lanet olası bir gazidir adamım. Bizler için savaşmıştır.

Filmin konusuna gelecek olursak; Dude, kendisiyle aynı ismi taşıyan Jeffrey Lebowski ile karıştırılır ve iki adam tarafından önce kafası klozete sokulur sonra da çok değer verdiği halısına işerler. Halı önemlidir onun için çünkü odanın görünüşünü tamamladığına inanır Dude. Bu olay üzerine adaşı olan iş adamı Lebowski’nin yanında soluğu alır. Yukarıda bahsettiğim adamlardandır Lebowski yani dünyaya sadece yaşamak için gelmeyenlerden... Dude’u halı konusunda azarlasa da birkaç gün sonra ona bir iş önerir. Karısını kaçıran adamlara fidyeyi teslim etmesini ister. Bizim Dude kabul eder. Çünkü Dude için kolay bir iştir bu. Ancak olaylar hiç de beklenildiği gibi gelişmez. Dude ve Walter için macera işte tam da burada başlar..
Filmin mutfağına inecek olursak; Coen (Ethan ve Joel) kardeşlerin yazıp aynı zamanda yönettiği filmdir. Ana oyuncu kadrosunu Jeff Bridges (Dude), John Goodman (Walter), Julianne Moore (Maude), Steve Buscemi (Donny) Philip Seymour Hoffman (Brandt)  ve John Turturro (Jesus) oluşturmaktadır. Film’in müziklerinde ise Creedence ClearWater Revival,Bob Dylan,Gipsy Kings gibi baba isimler vardır.

Son birkaç söz:  Bu filmi kült ve efsane yapan diğer bir unsur filmden sonra ortaya çıkan “Dudeism” akımıdır. Kendi sitesinden Dudeism sertifikası alıp gururla duvarınıza asabilirsiniz. Filmin sonunda yüzünüzde kocaman bir gülümseme, John Turturro’nun yarattığı Jesus karakterine şapka çıkarma, Cast akarken çalan müzikte çılgınca dans etme gibi etkinliklerde bulunabilirsiniz. Arz ederim..

İMDB notu: 8.2
Arıza: 10

Hiç yorum yok: